Vaktiyle Bağdat’ta kıtlık olur. Açlıktan mecalsiz kalan bir fakir, içeriden ekmek kokusu gelen bir evin kapısını çalar:“Günlerdir ağzıma bir lokma girmedi. Allah rızası için bir ekmek verin” diye adeta yalvarır. Fakirin bu yalvarışına dayanamayan kadın, kızına “Al şu ekmeği, kapıdaki fakire veriver” der.Kızcağız, tandırdan yeni çıkan ekmeği fakir gence verir. Fak
Bir zaman çok zengin bir adam, çocuklarına şöyle vasiyette bulunur: Ben ölüp yıkanınca, şu eski çoraplarımı ayağıma geçirin, ben bunlarla gömülmek istiyorum.Vakit saat gelir bu zengin vefat eder. Cenaze yıkandıkdan sonra oğulları çorapları alıp getirirler:Babamızın vasiyeti var, şu eski çorapları ona giydireceğiz. derler. Cenazeyi yıkayan hoca efendi bunu katiyye
Şerife Bacı, Kurtuluş Savaşı’nda yaşlı kadın ve erkekler ile birlikte İnebolu’da bulunan cephaneleri Ankara‘ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken kış şartları nedeniyle Aralık 1921’de donarak öldü… Anlatılan odur ki, cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye sarmış bebeğinede sarılıp onun donmaması için uğraş vermi
Alacakaranlık içinde sivri, siyah bir kayanın belli belirsiz hayali gibi yükselen Şalgo Burcu uyanıktı. Vakit vakit inlettiği trampete, boru seslerini akşamın hafif rüzgârı derin bir uğultu halinde her tarafa yayıyor… Kederli bağrışmalarıyla ölümü hatırlatan küfürbaz karga sürüleri, bulutlu havanın donuk hüznünü daha beter artırıyordu. Mor dağlar gittikçe k
Sene 1992’dir, şubat ayının son günleri, Azerbaycan’da, Aliâbad köyünde bir evdeyiz. Bir baba evlatlarıyla beraber akşam haberlerini seyrediyor. Televizyonda altı yaşlarında bir kız çocuğu ağlayarak 26 Şubat’ta Hocalı’da yaşadıklarını anlatıyor: “Babam ilk defa o gün ağladığım için tokat attı bana, diyor. Ağlarsam sesimizi duyan Ermeniler bizi de öldürürlermiş, k