Bundan uzun yıllar önce geçmi zamanlardan birinde zenginliği ile tanınan bir hükümdar varmış. Bu hükümdar gittiği her yere hazinesini de götürür ve sergiye çıkarırmış. Hazinesini sergilemekten onur duyar mutlu olurmuş.Bu hükümdarın yaşamı süresince güvendiği tek kişi bilge bir kişiymiş. Bir gün yine hükümdar ile bilge konuşurlarken hükümdar bilgeye şöyle bir soru
Yaşayış felsefesiyle ünlü dünya nimetlerini önemsemeyen filozof Diyojen, günün birinde çok dar bir sokaktan geçerken zenginlik ve kibrinden başka hiçbir şeyi olmayan bir adamla karşılaşır.İkisinden biri kenara çekilmedikçe yoldan geçmek mümkün değildir…Kendini beğenmiş kibirli ve mağrur zengin, hor görüp küçümsediği filozof Diyojen’e:“Ben bir serserinin önü
Günün birinde Atina’da bir toplantı yapılır. Büyük Yunan hatibi Demostenes de bu toplantıya katılır. Kendisi de toplantı da söz alıp konuşmak isteyince halk Demostenes’i dinlememiş kendi aralarında konuşarak uğultulu bir gürültü oluşturmuşlar.Bu durum üzerine hatip Demostenes:“Yalnız iki kelimecik bir şey söyleyeceğim” demiş ve hemen bir hikaye anlatmaya ba
Bundan uzun uzun yıllar önce günün birinde bir ermişe şöyle bir soru sormuşlar;“Sevgiyi gerçekten yaşayan bir kişi ile onu dilinden kalbine indirmemiş olan bir kişiyi birbirinden nasıl ayırt ederiz” Ermiş onlara bunun nasıl yapıldığını şu şekilde göstermiş.Önce sevgiyi sözde yaşayan kişileri çağırarak onlara sofra hazırlamış. Hepsi yerlerine oturmuşla
Zaman zaman içinde evvel zaman, kalbur saman içinde, bundan uzun uzun yıllar önce ülkelerden birinin bir küçücük köyünde, Bilge Hoca adında, bir bilge filozof yaşarmış. Filozofun bilgeliği bütün ülkede bilinir, başı dara düşen herkes danışmak için ona gelirmiş.Günün birinde filozofun kapısı çalınmış. Filozof kapıyı açtığında bir delikanlı dururmuş karşısında.