O akşam bayan İnci’yi kraliçe seçmekle gerçekten ne garip bir düşünceye kapılmıştım.Her yıl gider, haçı suya atma yortusunu yaşlı dostum Chantal’in evinde kutlarım. Onun en yakın arkadaşı olan babam, beni çocukken oraya götürürdü. Bunu sürdürdüm. Ben yaşadıkça ve bu dünyada bir Chantal bulundukça da kuşkusuz sürdüreceğim.Chantallerin garip bir yaşamla
Paolo Saverini’nin dul karısı, Bonifacio Kalesi’nde küçük ve biçimsiz bir evde, oğluyla birlikte, yalnız oturuyordu. Dağın ileriye doğru uzanmış bir kolu üzerine kurulan, hatta bazı yerlerde denizin üzerine asılı gibi duran bu kent, sivri sivri kayalarla dolu boğazın yukarısından, Sardunya’nın daha alçak kıyısına bakar. Eteklerde, öbür yanda bir
Seyit Ali diye çağırırlarmış önceleri onu. Bir bilinmezden gelip Bursa yöresine yerleşmiş, çobanlık yapmaya başlamış. İşinin ehli biriymiş. Koyun otlatılacak yerler ondan sorulurmuş. Koyun sağmakta, koyun kırkmakta, koyun kuzulatmakta üstüne yokmuş. Yoğurt yapmasını, yayık yaymasını, yağ çıkarmasını da iyi bilirmiş.Seyit Ali’nin bu becerileri, yöredeki ağal
Sürünün birine bir kurt musallat olmuş. Ne çoban, ne de çoban köpeği, bu aç kurtla baş edemez olmuş. Bir o yandan, bir bu yandan sürüye dalan kurt, ne yapıp edip her seferinde koyun çalmayı başarıyormuş. Köpek bakmış olacak gibi değil, sonunda gidip kurtla konuşmaya karar vermiş. Kurdun inine girince; “Kurt kardeş!” demiş, “Aslında biz uzaktan akraba sayılırı
‘Ne mükemmel bir mehtaplı gece!’ sözcükleri döküldü Alymer Vance’in dudaklarından, ardından döndü ve bana tuhaf tuhaf baktı.Biz Surrey’de aynı küçük handa konuklardık ve hoş kokuların olduğu serin ve güzel bahçede oturuyorduk.‘Ay ışığı olması seni etkiler mi?’ diye sordu Vance. ‘Böyle bir gece seni belirsiz arzularla doldurur mu? Evrenin sırrını keşfetmek için yü