Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle vardı. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud’un kölesi oldu. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevdi.Derken Sultan’ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın hazinedarı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir oldu. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise duru
Bir zamanlar köyün birinde, fakir bir köylünün boğası ile zengin ağanın boğası arazide karşı karşıya geldiler. Boğaların arasındaki kavga sonucu fakir adamın boğası zengin adamın boğasını öldürdü. Zavallı fakir adam zengin ağanın kendisini cezalandıracağını düşünerek korkuya kapıldı. Korkudan titrer bir vaziyette zengin ağanın yanına koşarak gitti ve endişeli bir
Bir sabah, toplantı yapılan büyük alanda otururken bir karga uçarak geldi ve önümüzdeki betonun üzerine kondu. Biz topluluk halinde oturduğumuz müddetçe o da orada oturdu, birçok diğer kargalar gelip gittikleri halde o oradan ayrılmadı. Uçmak istediğini, ama kanatlarında gerekli gücü bulamadığını düşünebilirdiniz.Bir müddet sonra, yüksek sesle “Gak” diye gakladı.
Bir adam kızının düğününde yapılacak tören geçişi için yaşlı bir fil kiralamıştı. Düğün seremonisi bittikten sonra tören alayı eve geri döndüğü zaman gelin filin üzerinde oturduğu tahttan aşağıya indi ve o anda yaşlı fil yere yıkıldı ve son nefesini verdi. Haberi duyan fil sahibi şoke olmuştu. Bunun önlenmesi imkânsız bir talihsizlik olduğunu kabul etmek istemiyo
Eski zamanda ihtiyar bir kadının sevgili bir kızı vardı. Bu kız, o kadar güzel o kadar güzeldi ki hiçbir yerde eşine rast gelen olamazdı.Kız, her zaman odasında oturarak nakış işlemekle vakit geçirirdi. Bir gün, akşam üzeri, pencereden içeri bir kuş girdi. Kızın sağ omzuna kondu, kulağına dedi ki:– Sultanım! Sen kırk gün, kırk gece bir cenaze bekleyeceksin