“CENNET KIZIN CİNNETİ”kısa hikaye-kısa öyküÇivit gibi mavi göğün sarı toprağa değen uçlarından güneşin ulvî dalgaları köyü kıpkızıl sarmıştı. Gökte hiç bulut yoktu. Hava sıcak ve ağırdı; kızıl loşluğun indiği dar, gübreli sokaklardan keskin bir ahır kokusu çıkıyor, evlere dönen inekler çıngıraklarını sallayarak kendi kapıları önünde duruyor, boynuzlar
İçeri girer girmez neşe içinde bağırdı:– Annecim biliyor musun bugün yuvada ne oldu?– Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.İnsanların sevdiği şeyler birbirine benzemiyordu. Annesi telefonunu, babası arabasını çok seviyordu.Telefon ve araba söz konusu olduğu zaman, her şey erteleniyordu, bir de eve misafir geleceği zaman kendisine hiç yer kalmıyord
Türkiye Beyin Yılı Nöroloji Öyküleri’nden Alınmış Gerçek Bir ÖyküdürHayatta en çok istediğim şey gerçek oluyordu. Ölüyordum! Evet, ölüyordum. Karanlık yollarda yürürken bir daha bu yollardan geçer miyim diye düşünmeye başlamıştım bile. Oysaki daha dün gece bu yoldan geçerken yine lanet okumuştum: “Aynı, lanet, karanlık ve benim gibi yapayalnız sokaklar̶
Yıllar önceydi, sene 1972 O zamanlar genç bir gazeteciydim. Türkiye’den bir grup insan, İsrail’e resmi ziyarette bulunuyorlardı. Biz de gelişmeleri izlemek için oradaydık. Bir sıcak Mayıs akşamıydı. Her ziyarette olduğu gibi sıradan bir işti anlayacağınız. Ziyaretin dördüncü günü bize tarihi ve turistik yerleri gezdirmeye başladılar; kafile olarak Mescid-i Aksa’y
Duyumların pınar olup taştığındaUlaşmak için nehir aradığındaYüreğin parça parçaÇiçeklerin kokusunu soluduğundaŞahlandığında basmak için bağrınaHeyecanla kendine koş.İstanbul’un taşlı sokaklarından, Nagihan Teyzenin evine doğru yürürken onu ne halde bulacağımı düşünür, her seferinde kapısını korkarak çalardım. Hasta olduğunda, beni arar, bulamazsa telâşlanı