İslamiyetten önce, Hazreti Ömer ve Sa’d İbni Vakkas Hazretleri, bir gün İran’a at satmaya gitmişlerdi. İran’a vardıkları zaman şehrin girişinde cirit oynayan bir kısım genç görüp seyre daldılar. Bir ara yabancıların kendilerini seyretmekte olduğunun farkına varan gençlerden birisi yanlarına gelip “Bedeviler” gibi sözlerle hakaret ettikten sonra, satmak için getir
Bir zamanlar, uzak diyarlardan birinde bilge bir sultan yaşardı. Her hükümdar gibi onun da etrafı onlarca yağcıyla doluydu. Sarayında hangi odaya girse iltifatların, övgülerin bini bir paraydı:“Siz gelmiş geçmiş en kudretli sultansınız, efendim!”“Sultanım! Kimsenin, hiçbir şeyin gücü sizinkiyle boy ölçüşemez.”“Sizin kudretinizin yete
Bir varmış, bir yokmuş. Allah’ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, zamanın birinde, bir Keloğlan varmış. İhtiyar ve yoksul anacığıyla beraberler yaşarlarmış. Anacığı, bu biricik oğlunu “A benim Keloğlum, keleş oğlum” diye severmiş.Günlerden bir gün Keloğlan annesinden izin alıp balık tutmaya gitmiş.“Belki bir kaç balık yakalarım da anacığ
Günün birinde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Bingöl dağlarında ordusuyla birlikte sefere çıkar. Mik-Bulak (Bin-Pınar) denen göller başında konaklarlar. Askerlerden biri göllerden birinde yakaladıkları bir ördeği kesip göl başında yıkarken ördek birden canlanarak uçup gitmiş. Ördeğin Hayat suyunda yıkandığına inanılmış.Böylece uzun Hasan gölün ab-ı hayat olduğu
Sonbaharın bunaltıcı, karanlık ve sessiz bir gününde, gökten inen bulutlar yeryüzüne çökmüşken, bir başıma at sırtında eşine az rastlanır türden kasvetin hakim olduğu bir bölgeden geçiyordum. Gece karanlığı çökmek üzereyken, Usher’in Evinin melankolik görüntüsünü seyrederken buldum kendimi. Eve ilk bakışımda, nedenini bilmediğim dayanılmaz bir hüzün sarmıştı içim