Bir varmış, bir yokmuş, eski zamanlarda ormanda iki yılan yaşarmış. O yılanlardan birinin kırk kellesiyle bir kuyruğu, diğerinin ise kırk kuyruğu ile bir kellesi varmış.Günlerin birinde ormanda yangın çıkınca yılanları da yanma korkusu sarmış. Bir kelleli kırk kuyruklu yılan yangından kaçmaya başlamış, kaçarken de kırk kelleli bir kuyruklu yılana rastlamış. Yangı
Bir varmış bir yokmuş, bir köpekle horoz varmış. Bunlar bir gün yolculuk sırasında kendi aralarında konuşmaya başlamışlar. “Biz niçin insanoğluna boyun eğiyoruz, biz de gidip bir dağ başına yerleşelim. Orada nüfusumuz artsın, hür bir şekilde yaşayalım.” demişler. Daha sonra da dağa çıkmışlar. Akşam olunca bunlar yatacak yer aramışlar. Horoz bir ağacın üzerine çık
Akşam evde kalmaya kesinlikle karar verilerek sırta ropdöşambr geçirilir, yemeğin ardından aydınlık masada oturularak bitiminde adet olduğu üzere kalkıp yatmaya gidilen bir iş ya da bir oyunla vakit geçirilir, dışarıda ise evde kalmayı pek doğal gösteren sevimsiz bir hava egemenliğini sürdürür, artık sokağa çıkmanın herkesi şaşırtacağı kadar uzun süre masa başınd
Yarı kedi yarı kuzu, garip bir hayvanım var. Babamdan, diğer eşyayla birlikte miras bana, nedir, büyüyüp kendini göstermesi benim elimde oldu. Önceleri kediden çok kuzuydu, şimdi iki hayvandan da eşit özellikler taşıyor. Başı ve pençeleri kedi, gövdesinin biçimi ve iriliği kuzu, gözlerinde yanıp sönen vahşi parıltı, yumuşak ama diri postu, devinimlerinin hem zıpl
Teğmen karısı olan annem Klavdiya Arhipovna 1870 yılının nisan başlarında dayım müsteşar İvan Arhipoviç’ten bir mektup aldı. Petersburg’dan gönderilen mektupta şunlar yazılıydı:«Sevgili kardeşçiğim, karaciğer hastalığım yaz mevsimlerini yurt dışında geçirmemi gerektiriyor. Ancak bu yaz Marienbad’a gidecek param kalmadığından birkaç ay köyünüz Ko