Vaktiyle Nil Nehri, bir yıl Mısır’a hiç su taşımadı ve sonunda dayanılmaz bir kıtlık baş gösterdi. Öyle oldu ki, susuzluktan kıvranan insanlar dağlara çıktı. Nil sanki kurumuştu. İnsanlar feryat edip inleyerek yağmur dilediler, ama hiç fayda etmedi. Bunun üzerine içlerinden biri, tasavvuf büyüklerinden Zünnun’un dergâhına koştu: Dini Hikaye“Ey yüce sultan!
Aç gözlü bir dilenci, mübarek bir zattan ısrarla para istedi. O zatın o gün için ona verecek herhangi bir şeyi yoktu. Kemeri de, cebi de bomboştu. Halbuki, eğer parası olsaydı, onun yüzüne altın saçacak kadar cömert biriydi.O çirkin huylu dilenci, o mübarek zattan bir şey koparamayınca, suratını asarak yanından uzaklaştı. Bir yandan da söyleniyordu. Çarşıya geldi
Akşam olmak üzereydi. Annemin yokluğuyla başlayan gün biraz sonra bitecek. İyi ki büyük teyze var. O yanımda olduğu için kendimi yalnız hissetmedim. Aslında bana çok şey de öğretmiş oldu.Acaba büyük teyze kaç yaşındadır? Sormak hiç aklıma gelmemişti ama çok büyük olması gerekir. Suratı kırış kırış, ama yine de seviyorum onu. Namaz kılarken örttüğü beyaz başörtüsü
Akşemseddin Hazretleri Haleb’e gittiği zaman bir rüya görür. Rüyasında boynuna bir zincir takmışlar zorla Ankara’da Hacı Bayram Hazretlerinin eşiğine bırakmaktalar. Boynundaki zincirin ucu da Hacı Bayram Hazretlerinin elindedir.Bunun üzerine Akşemseddin Ankara’ya gelir. Bakar ki müritler tarladadır. Burçak topluyorlar. Yanlarına varır. Fakat H
Yahyâ Efendi bir zaman sevdiklerinden birkaçıyla yolculuğa çıkmıştı. Bir yerde durdular. Talebelerinden birini çağırıp;“Burada bir değirmen var. Oraya gidip tâze yumurta alalım. Yiyelim ve şükredelim.” buyurdu.Değirmene gittiler. İsmi Hasan Efendi olan değirmenci, güzel huylu biriydi.Yahyâ Efendi değirmenciye;“Efendi bize tâze yumurta getir.” buyurdu.Değirmenci;“