Zaman zaman içinde evvel zaman, kalbur saman içinde, bundan uzun uzun yıllar önce ülkelerden birinin bir küçücük köyünde, Bilge Hoca adında, bir bilge filozof yaşarmış. Filozofun bilgeliği bütün ülkede bilinir, başı dara düşen herkes danışmak için ona gelirmiş.Günün birinde filozofun kapısı çalınmış. Filozof kapıyı açtığında bir delikanlı dururmuş karşısında.
Günün birinde bir lise öğretmeni derste öğrencilerine ertesi gün için; “Yarın hepiniz gelirken birer plastik torba ve beşer kilo patates getirin!” der.Ertesi sabah öğrenciler hepside patetesleri getirmiş sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.Öğretmenleri:“Şimdi, bugüne kadar affetmeyi reddettiğiniz her kişi için elinize bir patates alın, o kişinin
Meşhur Yunan filozofu Anaksagoras’a, ölüm döşeğinde yatarken öğrencileri nereye gömülmek istediğini sormuşlar:“Atina’ya mı yoksa doğduğu köye mi?” diye.Filozof: “Nereye isterseniz oraya gömün.” Cevabını vermiş.“Nasıl olsa öbür dünya her yerden aynı uzaklıkta.” demiş.
Günün birinde bir aslan bir ağacın altına yatmış uyuyordu. Çakalın aklına kurnazca bir fikir geldi.“Aslanı uykuda bir ağaca bağlayayım!” dedi kendi kendine. Küçük tilki de çakala yardım yardım etti. Birlikte aslanı ağaca bağladılar.Aslan uyandığında kendini bir ağaca bağlı olarak gördü. Bu işe çok kızdı. Hemen diğer hayvanları çağırıp onlara hesap sordu.Hayvanla
Dağlarda gezen bir bilge kadın, nehirde değerli bir taş bulmuş.Ertesi gün kendisi gibi bir seyyahla karşılaşmış. Ama seyyahın karnı açmış.Bilge kadın torbasını çıkarmış ve yemeğini onunla paylaşmış. Aç seyyah, bilge kadının torbasındaki değerli taşı görmüş ve taşı çok beğendiğini söyleyip onu kendisine vermesini istemiş. Bilge kadın hiç tereddüt etmeden taşı ona