Uzak bir ovada, ormanlar içinde bir krallık vardı. Krallığın içinde bin bir çiçekten oluşmuş özel bahçeler vardı. Kral bitki bilimine ilgisi yüzünden yüzlerce bahçıvan tutmuştu. Bu bahçıvanlar her sabah erkenden çalışmaya başlarlardı. Çalışmalarını gün batımına doğru ancak bitirirlerdi.Bir gün bir gezginin yolu bu ülkeye düştü. Gezgin şatoya doğru ilerledi. Kapıd
Eski zamanlarda şehirde yaşayan bir Çiçekçi Kız vardı. Annesi ve babası o küçük yaştayken ölmüşlerdi. Çiçekçi Kız babaannesi ile birlikte yoksul evinde yaşardı. Babaannesi hastaydı ve küçük kız ona bakmalıydı. Çiçekçi Kız iyilikseverliği ile tüm mahallede ün salmıştı. Tüm hastaların, evsizlerin ve yaşlıların yardımına koşardı. Yakın çevredekiler ona “iyilik
Göller Ülkesinin PrensesiMasal Oku; Eski zamanlarda ormanın içinde bir Göller Ülkesi vardı. Bu ülkede güzelliği ile ünlü bir prenses yaşardı. Parlak mavi uzun saçları, su renginde elbisesiyle görenler bu güzele “Mavi Prenses” adını vermişlerdi. Mavi Prenses’in yüzü gibi güzel bir kalbi de vardı. Saraydaki herkese yardım eder, bahçede dolaşırken
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken zamanın birinde bir köylü kadını varmış. Her gün bu kadının evinin önünden geçen bir delikanlı, kadının sokağa bir tas süt döktüğünü görür, merak edermiş.Delikanlı bir gün gene oradan geçerken köylü kadının koca
Vaktiyle bir Kral maiyetini önemli bir görev için denemek ister. Birçok güçlü ve akıllı adam etrafına toplanırlar. Kral onları bugüne kadar görüp görecekleri en büyük kapının önüne getirerek şöyle der:“Siz ey akıllı insanlar, benim bir derdim var ve hanginizin bunu çözebileceğini görmek istiyorum. Burada krallığımdaki en büyük ve en ağır kapıyı görüyorsunuz. Hang