Gel yarenim, canım benimÇay bahçesine inelim,Salkım söğütle meşk edelimÇayımızı sefa ile içelim.Güneş, bu sabah da altın tozlarını usulca, gönlünce sermişti yatak odasına… Kadın uyandı. İyi uyumuştu. Kendini güçlü ve sağlıklı hissediyordu. Buna rağmen isteksizce kalktı, pencereyi açtı. Bahçeye bir göz attı. Bahar ışıI ışıI gülüyordu. Koca gün, nasıl geçecek
Ellerinden öpelim, mutlu kılalım.Adayız hepimiz olmaya dede, nine.Belediye otobüsünden yuvarlanır gibi indi. Cadde kalabalıktı. İnsanlar telaş içinde koşturuyordu.Güneş, yaratılışı gereği ayırım yapmadan yerküreyi sıcacık sarıyordu. Ağaçlar aralıklı olarak asker gibi dizilmiş doğayı seyrediyorlardı. Araba trafiği sel gibi akıyordu. “Dur, Durağı, yok bu şehi
Duygusal Hikayelerden:Arzular kıvrım kıvrımRüzgâr kanatlı AzrailAnlar bilmez molaOnlara karşın heykelim.Sıradan bir sonbahar günü. İstasyon her zamanki gibi insanların Tatlı telaşlarına, tanık oluyor. İstasyona her gidişimde heyecanlanırım, hüzünlenirim. Trenlerin taka tuka sesleri, acı acı çalan düdükleri ben de ayrılıkları çağrıştırır .Oysa onların gara girmesi
Tokat’ın Erbaa ilçesinin Kozlu bucağına bağlı Keçeci köyünün doğusunda, 45 dakikalık bir mesafede, köylülerin Ayakbastı Taşı adını verdikleri bir kaya parçası vardır. Çevre halkı, yürüyemeyen, çocuklarını buraya getirip taşın üzerine bastırırlar. İnanışa göre çocuklar daha sonra yürümeye başlarlarmış. Bu taş ve bulunduğu yerle İlgili olarak şöyle bir hikaye anla
Bergama’yı Bucak merkezi Kozak’a bağlayan eski yol üzerinde halkın Yelli Gedik dediği bir yer vardır. Bu gediği geçtikten sonra karşımıza bir çeşme gelir. Bunun sol ilerisinde, yoldan geçenlerin dikkatini çeken bir taş yığını vardır. Kozak’a gelip giden çevre halkı, bu taş yığınına üç taş atmadan geçmez. Eğer birisi bu işi yapmadan geçerse onun südünun bozuk oldu