Düşümde Düş gördüm, uyandığımda gerçekler düştü.Adam, gecenin uğultusu ile uyandı. Karanlıkta rüzgarın şöleni vardı. Odanın içinde bir aşağı bir yukarı gezindi. Pencerenin arkasında durdu. Perdeyi araladı. Dışarıya göz attı. Düşünce yumağı halinde bir süre daha dolaştıktan sonra pencereyi açtı. Yıldızlı, ayaz ve kar kokan havayı içine çekti. Karısı gürültüye uyan
RefakatçiSaat 05:30 günün ilk ışıkları etrafa yayılıyor. Yumuşak bir ses “Günaydın.Nasılız bakalım bu sabah…” diyerek hasta odasına girer. “Günaydın hemşire hanım iyiyim. ” “Tansiyonumuzu ölçelim. Hııı… Çok iyi… şimdi termometreyi veriniz. Bakalım ateşimiz kaçmış. Ver bakalım kolunu , O güzel damarlarından da kan al
Akşam sefası kapattı penceresini. Bir şeyler fısıldıyor. Bahar mucize. Kadrini bilene.Bahar yağmurları durdu. Hava biraz daha ısındı. Artık çocuklar, bisiklete biniyor, top oynuyorlar. İnsanlar kıpır kıpır. Doğanın uyanışı bütün canlıları etkisi altına almış. İlkbahar”, Yeniden doğus.. Tazelik.. Kavak yelleri estiren sıcacık pırıltı.. Herkes sokağa atmış k
En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur. Seçkinlerin bahtsızlıkları gözümüze sokulur; süslü püslü sözlerle bire bin katılarak anlatılır ve dünya âlem bu acı çeken soyluları seyreylemeye çağrılır: Seçkinler, facianın baskısı altında daha pek çok kişinin acılarını paylaştığın
Sınır uyuşmazlığı başladı aralarında. Kişisel sınırların birbirine dokunmadığı bir sorun bu. İlk elde akla gelen, karşılıklı sınır çiğnemesi filan değil. Kent kocaman, ilişkilerini yutmuş gibi.Yedi yıllık, düzenli, düzeyli, birbirini eksiltmeyen, geliştiren ve tamamlayan bir ilişkileri vardı. Yedi yıl! gibi bir vurgu, ağırlıktan çok, belirsizlik çağrıştırıyor. Oy