Kadir kaşlarını çatmış, elleri belinde, yazıcının ekranında beliren yazıyı okuyordu “Near Empty Red”1Gözünü kıstı. Sağ kaşını kaldırdı. Bir çıkış daha istedi. Bu kez yazıcının ekranında ‘“Empty Magenta”[1] [2] yazıyordu. Gözlerini ekrandaki yazıdan ayırmadan içeriye bağırdı:– Neriman?Neriman üstünde çiçekli mutfak önlüğü, elinde kepçeyle mutfaktan başını uz
Yemekten sonra güverteye çıkılmıştı. Karşımızda, iri bir ayın ayna gibi pırıl pırıl parıldattığı Akdeniz sularının sathında hiç bir kıpırdama yoktu. Büyük gemi, yıldız ekilmiş bir tarla gibi görünen gök yüzüne simsiyah dumandan müteşekkili kocaman bir yılan savuruyor; arkamızda, uskurunun kuvvetli dönüşü ile sür’atle yol alan bu ağır geminin geçişi ile tama
M. Achille Benouvelle’e Ak saçlı yaşlı bir yoksul, bizden sadaka istedi. Arkadaşım Joseph ona beş frank verdi. Şaşırdım. Bana:– Bu zavallı, şimdi sana da anlatırım ya, hiç unutamadığım bir olayı yine aklıma getirdi; dedi.Benim aslında Le Havrelı olan ailem, zengin değildi. Kendi yağıyla kavrulurdu. İşte o kadar. Babam çalışır, daireden geç döner ve ç
Bir varmış, bir yokmuş. Memleketin birinde bir padişah varmış. Bu padişah bir gün demişki:“Hızır’ı bana kim bulup getirirse dünyalığını verip ahiretliğine karışmayacağım. Getirmezse cellât edeceğim. Tellâllar çıkarmış, fakat kimse oralı olmuyor. O memlekette bir de yoksul bir Keloğlan varmış. Bu düşünmüş, taşınmış, padişaha gitmeye karar vermiş.“Ne olursa olsun.
Sarıyer’in içerlerinde bir evdi… Bulana kadar epey aradım, yoruldum. Köşk büyük bir bahçe içindeydi. Yalçın çocukluk arkadaşımdır. Hikaye / Öykü— Çok güzel bir köşkünüz var, dedim.— Güher Teyzemin köşkü… dedi.Yalçın’ın kitaplarını görmek için gitmiştim. Beni büyük, kitaplarla dolu bir odaya aldı.Yalçın,— Çaylarımızı burada içelim, dedi.Ben kalın ciltl