Bir kartalla bir tilki, uzun zamandan beri komşuluk etmekteymişler. Kartalın yuvası yüksek bir ağacın tepesinde; tilkininkiyse, ağacın dibindeymiş.Tilkinin uzaklarda olduğu bir gün, yavrularına yiyecek bir şey bulamayan kartal, aşağı süzülüp tilkinin yavrularından birini kapmış ve yuvasına götürmüş; yuvası yüksekte olduğu için, tilkinin intikam alamayacağını düşü
Tilkiyle Teke Tilkinin biri bir kuyuya düşmüş, bir türlü çıkamazmış. Oradan bir teke geçmiş, susadığı için kuyuya bakmış, tilkiyi içeride görünce:“Bu su iyi mi? İçilir bir şey mi?” diye sormuş. Tilki işi babacanlığa vurup suyu bir övmüş, bir övmüş, tekenin ağzının suyunu akıtmış:“Hiç durma, in aşağı!” demiş.Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili da
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar kocaman bir ormanda yaşayan bir ala geyik varmış. Ala geyik yalnız başına yaşarmış. Karnı acıkınca taze otlardan mis gibi çiceklerden yermiş. Susayıncada ormanın kıyısında akan ırmağa gider buz gibi suyundan kana kana içermiş.Bir gün yine bizim ala geyik susamış. Ormandan çıkarak doğru ırmağa gitmiş. Az daha dili damağına yapı
Yıllar yılla önce zamanın birinde yaşlı ve yorgun bir eşek varmış. Bir gün sahibinin onu artık daha fazla beslemek istemediğini öğrenmiş. Bu duruma çok üzülmüş ve bir çare düşünmeye başlamış.“En iyisi buralardan gitmek” demiş kendi kendine. Sonra “Bremen’de şarkıcılık yaparım. Bazıları anırmamı pek bir beğenirdi zaten,” diye düşünmüş.Böylece sabahleyin erke
Ormanlık bir bölgede bulunan bir su birikintisinde yaşamakta olan kurbağacık hiç arkadaşı olmadığından yakınıyordu. Bu kurbağacık vaktinin çoğunu su birikintisinde yüzerek geçiriyor, bazen de sudan çıkıp, çimenlerin üstünde zıplayarak geziniyordu. Her gün bir önceki günün tıpatıp benzeriydi.Her gün aynı şey, hep aynı şeyler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir tekdüzeli