Rivayete göre bir zamanlar İstanbul’da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı var imiş. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya’dan getirttiği peynirleri İstanbul’da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir’e gönderirmiş. İzmir’de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanları
Derler ki, Sultan Mahmut’a kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş. Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş, adamını gönderip ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve şahsı takip etmesini emretmiş. Adamımız tepsiyi a
Keçiboynuzunun Yunanca adı “keration”, İngilizcede “carob”, Arapçada “kırrıt”tır. Keçiboynuzunun tohumu yıllarca elmas ölçmek için kullanılmış. Elmaslar, keçiboynuzu tohumları ile tartılıp satılırmış. Bu nedenle keçiboynuzu, kırat veya karat dediğimiz ölçü birimine isim babalığı yapmış.Prof. Dr. Aydın Akkaya açıklamasına göre;
Deyim Hikayeleri; Toprağı Bol olsun deyimi, günümüzde Müslüman olmayan kişiler için ölünün ardından söylenir. “Ruhu sükûn içinde olsun” anlamında kullanılır. Bu söz Müslüman olmayan ölülerin anılması anında söylenir. Müslüman ölüler için “Allah Rahmet Eylesin” denir.İlk çağ inançlarına göre, insanlar öldükleri vakit bir takım eşyaları ile
Eskiden Paşa, vezir, sadrazam, komutan gibi ileri gelen veya mal varlığı iyi olan kişilerin konakları olurdu. Bu büyük evlerde kadınların kısmına haremlik, erkeklerin kısmına selamlık adı altında iki kısım bulunurdu. Kadınlar kısmı ile erkek kısmı arasındaki duvarda tam bir ekseni etrafında dönen, silindir şeklinde kapaksız bir dolap yerleştirilirdi. Yarısı açık,