Saltanatının sınırları geniş diyarlara uzanan bir hükümdardı. Kibrinin ve gururun ise sınırı yoktu. Elinden gelse bütün dünyayı eline geçirmek ve mülküne dahil etmek istiyordu. Sürekli “daha, daha” diyordu. Hiç kimse ondan bir gün olsun “yeterli” veya “Buna da şukur” sözünü duymamıştı. Yeme-içmede, eğlenmede, hakarette, haksız
Bir zamanlar, uzak diyarlardan birinde bilge bir sultan yaşardı. Her hükümdar gibi onun da etrafı onlarca yağcıyla doluydu. Sarayında hangi odaya girse iltifatların, övgülerin bini bir paraydı:“Siz gelmiş geçmiş en kudretli sultansınız, efendim!”“Sultanım! Kimsenin, hiçbir şeyin gücü sizinkiyle boy ölçüşemez.”“Sizin kudretinizin yete
Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. ‘Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım,’ diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına gitmiş. Bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş.“Anlat, dinliyorum,” demiş usta. Genç adam, taşlara ilgi duy
Bir zamanlar Basra’da tek uğraşı oğluyla ilgilenmek ve ona güzel bir eğitim vermek olan yaşlı bir adam vardı. Adam bütün parasını oğlunun eğitimine harcadı. Delikanlı birkaç yıllığına uzaklara gitti ve meşhur bir üniversitede zamanın büyük alimlerinden eğitim aldı.Tahsilini bitirip dönme zamanı geldi. Yaşlı adam oğlunu kapıda bekliyordu. Oğlu eve geldi ve b
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günlerinde, bayramlar da birbirlerine ilginç armağanlar göndererek hediyeleşirlerdi. Böylece birbirlerine zekâ üstünlüğü gösterisi yapma gayreti içerisinde oluyorlardı.Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağı