Ben henüz çok küçükken eve bir telefon almıştık. Telefonun bağlı olduğu cilalı çerçeveyi ve parlak ahizeyi asla unutamam. Saatlerce onun karşısına geçer ve seyrederdim. Hatta o derece ki, sayımız olan 105’i bir an bile aklımdan çıkaramıyordum. Telefonla konuşacak yaşta değildim, zaten boyum da telefonun bulunduğu yere yetişemezdi. Fakat annem konuştuğu zama
Bir dükkan sahibi, dükkanının vitrinine üzerinde “Satılık Köpek Yavruları” yazan bir tabela asarken, yanında küçük bir erkek çocuğu belirdi.“Köpek yavrularını kaça satıyorsunuz?” diye sordu. Adam çocuğa yavruların en az 50 dolar ettiğini söyledi. Çocuk elini cebine attı, biraz bozuk para çıkardı, dükkan sahibine bakıp:“iki dolar otuz
Hızlı bir çalışma temposunun ardından, saatin beş olduğunu kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. İşin çok olduğu bir servisti çalıştığım servis. Çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir.Artık günün koşturmacası bitmiş, servis sessiz bir hal almıştı. Akşam tedavilerini henüz bitirmiş, ofiste çay içm
Georges Pouchet’yeIVirelogne’a on beş yıldır uğramamıştım. Prusyalıların yıkmış oldukları şatosunu sonunda yeniden yaptıran dostum Servat ile birlikte avlanmak üzere oraya güzde gittim.Bu yöreyi son derece seviyordum, güzel dünyanın, gözü okşayan, gıcıklayan köşelerindendi. Böyle yerler maddi bir aşkla sevilir. Biz, toprağın büyülediği kimseler, çok
Deniz, kısa ve hep birbirinin aynı dalgalarla kıyıyı kamçılıyor. Hızla esen rüzgârın sürdüğü küçük beyaz bulutlar geniş, mavi göğün ortasından kuş gibi çabuk çabuk geçiyor. Ve köy, okyanusa doğru inen koyağın büklümünde güneşe karşı ısınıyor.Martin-Lévesquelerin evi köyün tam ağzında, yolun kıyısında tek başına. Bu, duvarları kerpiçten, çatısı mavi süsenlerle don