İşittim ki, Hüsrev, Şabur’un yaptığı resmi artık beğenmeyip, onu işten çıkardığı zaman Şabur sessiz kalmış. Fakat daha sonra zora düşünce, Hüsrev’e şu meâlde bir mektup yazmış:“Ey adaletiyle kâinatı kuşatan hükümdar, eğer ben ölür gidersem, sen yine faziletinle bâkisin! Gençliğimi senin uğrunda çürüttüm, ihtiyarlığımda beni kovma!”Şayet bir garibin başı fitne ve
Bundan uzun yıllar önce geçmi zamanlardan birinde zenginliği ile tanınan bir hükümdar varmış. Bu hükümdar gittiği her yere hazinesini de götürür ve sergiye çıkarırmış. Hazinesini sergilemekten onur duyar mutlu olurmuş.Bu hükümdarın yaşamı süresince güvendiği tek kişi bilge bir kişiymiş. Bir gün yine hükümdar ile bilge konuşurlarken hükümdar bilgeye şöyle bir soru
Hikayede anlatılan efsaneye göre bir kadın, bir gün kucağındaki çocuğu ilebirlikte bir mağaranın önünden geçerken içeriden gelen bir ses duyar:“İçeri gir ve ne istersen al, ama en mühim olanı unutma! Ayrıca:Sen çıktıktan sonra kapının bir daha asla açılmayacağını da dikkate al… Ancak bu fırsatı kaçırma, ama yine de en mühim şeyi unutma…”
Bir gün bilgelik yiyecek ve zenginlik birlikte bir yolculuğa çıktılar. Yolda bir ağacın altında tembel tembel yatmakta olan bir adama rastladılar. Adam onları selamlayıp sordu:– Nereye gidiyorsunuz?– Yaşayacak bir yer arıyoruz.– Servet benim yanımda yaşayabilir. Bu zamandan en önemli şey para-pul çünkü.Adamın bu sözü üzerine servet:– Sen a
Bir gün etrafına halkalanan sahabilere Peygamber (s.a.v) “zekat, mal ve servetin koruyucusudur, bekçisidir” diyen hadisi söylerken yanlarına bir Hıristiyan tüccar uğradı. Zekat hakkında Peygamberimizin bütün söylediklerini dinledikten sonra kalkıp giderek zekatını verdi.Bu Hıristiyan tüccarın bir de ortağı vardı ki, o sırada Mısır’a ticarete git