Koyuncu Baba
Seyit Ali diye çağırırlarmış önceleri onu. Bir bilinmezden gelip Bursa yöresine yerleşmiş, çobanlık yapmaya başlamış. İşinin ehli biriymiş. Koyun otlatılacak yerler ondan sorulurmuş. Koyun sağmakta, koyun kırkmakta, koyun kuzulatmakta üstüne yokmuş. Yoğurt yapmasını, yayık yaymasını, yağ çıkarmasını da iyi bilirmiş.
Seyit Ali’nin bu becerileri, yöredeki ağalardan birinin dikkatini çekmiş. Ağa, Seyit Ali’nin kendi yanında çalışmasını istemiş. Seyit Ali, büyük bir sürüsü olan bu ağayla, doğacak her ikiz kuzudan birini almak üzere anlaşmış. Seyit Ali’nin bir zaman sonra kırk kuzusu olmuş.
Bu kuzuları alarak ağanın yanından ayrılmış ve Osmancık’a yerleşmiş.
Yalnızca koyunlarıyla değil, hâl ve hareketleriyle de yöredekilerin dikkatini çekmeye başlamış. Yardımseverliği ile herkesin sevgisini kazanmış. Derken onun hikmet sahibi biri olduğu anlaşılmış ve ”Koyuncu Baba” diye anılır olmuş.
Koyuncu Baba’nın pek çok konuda yöre halkını şaşırttığı herkesçe bilinirmiş. Bunlardan biri de, bu saygıdeğer adamın koyunları başındaki köpeklerine verdiği isimlermiş: Kara Kadı, Sarı Kadı, Ala Kadı… Bu köpeklere niçin böyle bir ad verdiğini herkes merak eder dururmuş.
Günlerden bir gün Bağdat Kadısı’nın yolu Osmancık’a düşmüş. Koyuncu Baba’nın köpeklerine verdiği bu adları o da duymuş ve pek öfkelenmiş. Kendisine bir şey söyleyememiş ama gidip padişaha şikâyet etmiş. Padişah, Koyuncu Baba’yı çağırmak zorunda kalmış. Pâdişahın karşısına çıkan Koyuncu Baba’ya pâdişah sormuş:
“Köpeklerine niçin böyle isim koyarsın? Doğru mudur bu?”
Kayuncu Baba hiç tereddüt etmeden;
“Bu kadılar haramı, helâli pek öyle bilmezler. Benim köpeklerim onlardan daha iyi bilir. İsterseniz deneyelim!” demiş.
Koyuncu Baba’nın bu sözleri padişahı öfkelendirmiş, derinden yaralamış. Ama öfkesini belli etmemeye çalışmış. Koyuncu Baba’ya;
“Bu büyük bir suçlama! Deneyin de görelim!” demiş.
Koyuncu Baba o gün aç bıraktığı köpeklerini getirtmiş, Pâdişahtan yirmisi helâl, yirmisi haram kırk kap yemek istemiş. Yemekler gelmiş. Meraklı bakışlar altında yemek kaplarını karıştırmış. Bu yemekleri daha sonra bu üç köpeğin önüne sürmüş. Köpekler kaplardaki helâl yemekleri yemişler, haram olanlarına dokunmamışlar…
Pâdişah ve çevresindekiler buna çok şaşırmış. Padişah, köpeklerine koyduğu bu isimlerle Koyuncu Baba’nın kendisine ve yöneticilerine bir uyarı yapmaya çalıştığını anlamakta gecikmemiş. Kısa zamanda önlem alması gerektiğini düşünmüş. Koyuncu Baba’yı da ödüllendirmek istemiş. Kendisinden bir dilekte bulunmasını istemiş. Koyuncu Baba;
“Altın, para pul hazinede kalsın. Sarıalan ile Saltukalan’ı şu köpeklerime yallık olarak verirseniz yeter.” demiş.
Koyuncu Baba’nın bu dileği yerine getirilmiş. Koyuncu Baba’nın bu olaydan sonra ünü daha da artmış. O ise koyunlarını gütmeye devam etmiş.
Halk Hikayeleri 2 – Ali Faruk
Kategoriler
- Atasözü ve Deyim Hikayeleri
- Başarı Hikayeleri
- Bilgelik Hikayeleri
- Aşk Hikayeleri
- Çocuk Hikayeleri
- Çocuk Klasikleri
- Dede Korkut Hikayeleri
- Dini Hikayeler
- Düşündüren Eğiten Hikayeler
- Duygusal Hikayeler
- Dehşet Hikayeleri
- Efsane Hikayeler
- Eğlenceli Hikayeler
- Guy de Maupassant Hikayeleri
- Halk Hikayeleri
- Genel Hikayeler
- İbretlik Hikayeler
- Kahramanlık Hikayeleri
- Çocuk Masalları
- Kısa Hikayeler
- Korku Hikayeleri
- Macera Hikayeleri
- Mesneviden Hikayeler
- Nasrettin Hoca'dan Seçmeler
- Okul Hikayeleri
- Ömer Seyfettin Hikayeleri
- Roman Özetleri
- Seçme Hikayeler