Bir varmış, bir yokmuş. Bundan uzun uzun yıllar önce geçmiş zamanın birinde küçük bir köy varmış. Bir gün bu köyde yaşayan bir çiftçinin eşeği kör bir kuyuya düşmüş.Eşek kör kuyunun içinde sesini sahibine duyurabilmek için saatlerce acı içinde kıvranıp bağırmış. Ağlamış, ağlamış….Sonunda eşeğin sahibi eşeğin bağırma seslerini duymuş. Hemen kuyuya bakmış.
M.Ö. III. Asırda yaşamış olan Yunan Filozofu Menedem’e, sohbet esnasındaorada bulununlardan biri şöyle dedi;“İnsanın istediğini elde etmesi büyük bir saadet.” Filozof bu söze şöyle bir sözle karşılık verdi;“ İnsanın elindekilerle yetinmesi daha büyük bir saadettir.”Bilgelik Hikayeleri
Bundan uzun uzun yıllar önce günün birinde bir ermişe şöyle bir soru sormuşlar;“Sevgiyi gerçekten yaşayan bir kişi ile onu dilinden kalbine indirmemiş olan bir kişiyi birbirinden nasıl ayırt ederiz” Ermiş onlara bunun nasıl yapıldığını şu şekilde göstermiş.Önce sevgiyi sözde yaşayan kişileri çağırarak onlara sofra hazırlamış. Hepsi yerlerine oturmuşla
Zaman zaman içinde evvel zaman, kalbur saman içinde, bundan uzun uzun yıllar önce ülkelerden birinin bir küçücük köyünde, Bilge Hoca adında, bir bilge filozof yaşarmış. Filozofun bilgeliği bütün ülkede bilinir, başı dara düşen herkes danışmak için ona gelirmiş.Günün birinde filozofun kapısı çalınmış. Filozof kapıyı açtığında bir delikanlı dururmuş karşısında.
Günün birinde Aristo ders sırasında öğrencilerinden birine bir konuyu ayrıntılarıyla anlattıktan sonra şöyle dedi:“Anladın mı?”“Evet” dedi öğrencisi.Aristo bunun üzerine: “Ama ben senden anladığına dair bir işaret göremiyorum.” der.Öğrencisi : “ O işaret nedir?” diye sorduğunda..Aristo öğrencisine cevaben;“Güleryüz. Anlamış olsaydın sevinirdin.” dedi.