Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

Thema bewerten:
Ergebnis 1 bis 1 von 1

Thema: Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

  1. Gehen Sie zu DankeHerunterladen #1
    Gehen Sie zu Danke
    Kıdemli Üye Avatar von İnfo

    Info

    Gehen Sie zum Anfang des Beitrags

    Deyim Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Bu yazımızda sizlere Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi hakkında bilgiler vereceğiz.

    Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı ve kısaca hikâyesi

    Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin anlamı:

    Öylesine bir iş yaptın ki buna fırsat tanımadığına pişmanım. Şimdi kime zarar vereyim, kendime mi yoksa bu işi yapana mı?

    Ölür müsün, öldürür müsün deyiminin hikâyesi:

    Hakkı bey adında hem zengin hem de hayırsever bir ihtiyar varmış. Konağında çalışanlara çok iyi davranır, hiç birinin kalbini kırmazmış. Bu nedenle de başka bir iş tutmak amacıyla konağından ayrılan uşaklar, aşçılar, kâhyalar kendisini hiç unutmazlar, aradan yıllar geçse bile ziyaretine gelirlermiş.

    Hakkı Bey’in konağında bir süre çalıştıktan sonra esnaflığa merak salarak bir dükkan açan Sadık adında bir uşağı varmış. Biraz kıt akıllı, çokça saf bir adammış

    Allah bir bereket vermiş ve kazancı bol bir tüccar olup çıkmış.

    Bir vakit sonra, Hac yoluna çıkmış. Vazifesini eda edip dönmek üzereyken, eski efendisi hatırına gelmiş: “Şu beyimin üzerimde emeği vardır. Ona da bir hediye götüreyim” demiş.

    Çarşı pazar dolaşmış, ama Bey’ine uygun bir hediye bulamamış. Bakmış bir tezgâhta has ipekten kefen bezi satılmakta..

    “Bizim Hakkı Bey oldukça yaşlı. Şurada daha ne kadar yaşar ki!… Akşama sabaha ölür sanırım. Kendisine en uygun hediye olsa olsa bu kefendir” diyerek birkaç arşın kcstirtip almış.

    Evine varıp bir kaç gün eşini dostunu ağırladıktan sonra kalkıp Hakkı Bey’in konağına gitmiş. Kendisini kapıda kâhya karşılamış:

    “Ne istiyorsun?”

    “Beyefendiyi görmek.”

    “Sen kimsin?”

    “Ben yıllarca bu konakta çalıştım, adım Sadık.” “Bey, şimdi istirahat ediyor uyuyor. Ne söyleyeceksen bana söyle. Vereceğin bir şey varsa bana bırakabilirsin.”

    “Olmaz, kendisini görmem gerek!…”

    “Ne getirdin bakalım?”

    “Hacdan âlâ ipekli kumaş getirdim, kefenlik için…” “Böyle saçma hediye olmaz, git işine!”

    “Sana ne oluyor?”

    Tartışma, ağız kavgası ile adamakıllı kızışmış. Kâhya ile Sadık, bağıra bağıra konuşurlarken Hakkı Bey uyanmış ve kavgacıların yanma gelmiş.

    “Ne oluyor? Neden dalaşıp durursunuz?

    Kâhya, Sadık’a yiyecek gibi bakar:

    “Beyefendi,” demiş, “Eski uşağınız olan bu adam size Hacdan hediye olarak kefenlik ipekli kumaş getirmiş. Ölür müsün, öldürür müsün?”

    Bu deyim, pek kızılacak bir terslik karşısında kalındığı zaman söylenir.

    İnsan çiğ süt emince

    Güler misin, ağlar mısın?

    Fırsat elden gidince

    Ölür müsün, öldürür müsün?




Aktive Benutzer

Aktive Benutzer

Aktive Benutzer in diesem Thema: 1 (Registrierte Benutzer: 0, Gäste: 1)

Berechtigungen

  • Neue Themen erstellen: Nein
  • Themen beantworten: Nein
  • Anhänge hochladen: Nein
  • Beiträge bearbeiten: Nein
  •