O harfi ile başlayan deyimler

Thema bewerten:
Ergebnis 1 bis 1 von 1

Thema: O harfi ile başlayan deyimler

  1. Gehen Sie zu DankeHerunterladen #1
    Gehen Sie zu Danke
    Kıdemli Üye Avatar von İnfo

    Info

    Gehen Sie zum Anfang des Beitrags

    Deyim O harfi ile başlayan deyimler

    O harfi ile başlayan deyimler

    Bu yazımızda sizlere O harfi ile başlayan deyimler, deyimlerin anlamları ve örnek cümleler hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

    O harfi ile başlayan deyimler

    O bu : Herkes, öteki beriki (Kars. El İtern.)

    Ocağına düşmek : Bir kimseye korunması için sığınmak ya da ondan

    yardım istemek.

    Ocağına incir dikmek, (ocağına darı akmak, ocağını söndürmek): Bir insana büyük kötülüklerde bulunmak, evini barkını, soluğunu ço cuğunu yok etmek, darmadağın etmek.

    Ocağını söndürmek : Evinin, ailesinin dağılmasına yol açmak.

    Odsuz ocaksız: Çok yoksul, aç ve barın aksız.

    Oflayıp puflamak : Herhangi bir şey ya da kimseden ötürü büyük sı kıntı duymak.

    O gün bugün: Söz konusu durumun olduğu günden bu yana.

    Oh canıma değsin :Birinin başına gelen kötü bir olaydan duyulan se vinci anlatır.

    Oh çekmek : Bir başkasının düştüğü kötü bir duruma sevinmek.

    Oh demek: Sonunda rahata kavuşmak, rahat bir duruma geçmek.

    Oh olsun : Söz dinleyemeyerek,, yanlış işler yaparak kötü duruma dü şenlere “Çok iyi olmuş.” anlamında söylenir.

    Okkalı kahve : Bol kahve ile yapılan ve büyük fincana konulup sunu lan kahve.

    Okkalı küfür : Ağır küfür.

    Okkanın altına gitmek: Doğrudan sorumlu olmadığı bir işte güç duru ma düşmek, kusurlu sayılmak, zarar görmek.

    Okuyup üflemek: Bir hastalığı, belayı ortadan kaldırmak için birtakım dualar okuduktan sonra, üfleyerek ruhlara yollamak. (Kars. Nefes et mek.)

    Ok yaydan çıkmak: Belli bir noktadan sonra olayları oluruna bırak mak; geri dönülmeyecek İşler yapmak, çok sinirlenmek.

    Olacak gibi değil: “Olacağı benzemiyor, olamaz, olmuyor.’ anlamın da.

    Ola ki: Belki, olabilir, bir ihtimal; muhtemelen .

    Olan biten (olup biten) : -1 Meydana gelen olaylar. -2. Elde ol anın hepsi, tümü:

    Olan oldu : “İş işten geçti, artık yapacak bir şey yok,” anlamında.

    Olay çıkarmak : Hoş olmayan bir duruma neden olmak; hadise çıkar mak, kavga çıkarmak.

    Oldu olacak : “Artık çekinecek, sakınacak bir durum kalmadı.’ anlamın da.

    Oldu olacak kırıldı nacak: “Her şey olup biti, is işten geçti.’ anlamın da.

    Oldu olanlar: “İstenmeyen birtakım olaylar oldu, durumlarla karşılaşıl dı.” anlamında.

    Olmayacak duaya amin demek: Gerçekleşmesi mümkün olmayan girişimleri uygun görmek.

    Olmaz olsun : “Keşke olmasaydı, doğmasaydi.” anlamında ilenme sö zü.

    Olsa olsa (olsun olsun): Son olasılık olarak, nihayet, aşağı yukarı.

    Olupbittiye getirmek: bk. Oldubittiye getirmek.

    Olup olacağı: -1. En son olabileceği. -2.Hepsi, tümü.

    Olur olmaz: -1. Doğru mu yanlış mı, iyi mi kötü mü olduğuna bakı I ma dan “yapılan şey, söylenen (söz). -2. Sıradan, rasgele (kimse).

    Olur şey (iş) değil: Olabileceği akıldan geçirilmeyen, olması olanak sız olan şeyler için kullanılır.

    Oluruna bırakmak (bir şeyi): Bir olayın ya da bir durumun kendi ko şullarında oluşmasını beklemek, yapılabildiği kadarıyla yetinmek.

    Omuz silkmek: İlgi göstermemek, önem vermemek

    Omuz vermek (birine) : Ona destek olmak, yardım etmek.

    Ona göre hava hoş : “Nasıl olursa olsun onun için fark etmez.’ anla mında.

    On ikiden vurmak : -1. Büyük bir başarı elde etmek. -2. Umulmadık bir mutluluğa, gönence kavuşmak.

    On paralık etmek (birini): Onu sözle ya da davranışlarla küçük dü şürmek; beş paralık etmek.

    On paralık olmak : Küçük düşmek; beş paralık olmak.

    On parmağım yakasında : “Bu işin ya da kimsenin peşini hiç bırak mayacağım” anlamında.

    On parmağında on hüner (marifet) : Çok becerikli ve işbilir (kimse).

    On parmağında on kara : Herkese iftira atan, her olaya olumsuz açı dan bakan kimse için söylenir.

    Onu benim külahıma anlat : anlatyor.” anlamında.

    Onur kırıcı: Kişinin toplumca benimsenen sa/gıniiğını hiça indiren {söz, davranış).

    Onuruna dokunmak :Bir söz ya da davranış gururunu incitmek, izzetinefsine dokunmak.

    Onuruna yedirememek (bir şeyi): -1. Onur kıran, küçültücü nitelikte olan işleri yapmamak-2. Başkalarının küçültücü, onur kına davranış larına karşı tepkide bulunmak; kendine yedirememek, nefsine yedire memek; izzetinefsine yedirememek.

    Oralı (oralarda) olmamak: Yaptığı kötü işlerden dolayı bir üzüntü duy mak, olumsuz durumlara hiç aldırmamak, önemsememek.



    Orman kanunu: İşleri, sorunlar zorbalıkla çözme yöntemi, yasadışı ka ba güç:

    Orman kibarı: İnsan için “ayı” anlamında alay yollu söylenir.

    Ortada bırakmak (birini): Onu güç bir durumdayken terk etmek; meydanda bırakmak.

    Ortada fot yok yumurta yok: “Konu ile ilgili hiçbir belirti yokken var mış gibi bir havaya giriliyor.” anlamında.

    Ortada kalmak:-1. Bir şey söz konusu olduğunda kimse üzerine alma mak. -2. Yatıp kalkacağı, barınacağı yeri olmamak; meydanda kal mak. -3- iki kişinin ya da şeyin arasında kalmak, karar verememek.

    Ortadan kaldırmak (bir şeyi) (birini): -1. Onu saklamak gizlemek.

    -2. Onu yok etmek öldürmek; meydandan kaktırmak.

    Ortadan kalkmak: -1. Yok olmak, bulunmaz olmak; meydandan

    kalkmak. -2. Öldürülmek.

    Ortadan kaybolmak : Birdenbire yok olmak, kimseye duyurmadan çı kıp gitmek, nerede olduğu bilinmemek.

    Ortadan konuşmak (söylemek): Belli bir kişiyi ya da şeyi hedef al madan, birtakım iddialar da ya da suçlamalarda bulunmak

    Orta direk : -1. Dar gelirli insanların oluşturduğu topluluk. -2. Bu toplu luktan kimse. (Kars. Dar gelirli.)

    Orta halli: Ne çok İyi, ne de çok kötü; ne zengin, ne yoksul.

    Ortalığa düşmek : bk Ortaya düşmek.

    Ortalığı (bir şey) almak: Çevreyi (o şey) kaplamak.

    Ortalığı birbirine katmak : Herkesi birbirine düşürmek,-huzursuzluğa yol açmak.

    Ortalığı curcunaya vermek : Ortalığı, bir yeri karmakanştk, gürültülü duruma getirmek.

    Ortalığı (bok) götürmek : Çevreyi (bok, pislik} kaplamak

    Ortalığı telaşa (gürültüye) vermek : Söz ve davranışlarıyla çevresin dekileri heyecanlandırmak, paniğe sürükleme

    Ortalığı tutmak (bir şey): 0 şey yayılmak herkesçe konuşulmak

    Ortalık sütliman (olmak): bk Sütliman olmak.

    Ortalık malı: -1. Herkesin yararlandığı, kullandığı şey. -2. Her isteyenin

    cinsel ilişkide bulunabileceği kadın.

    Ortasını bulmak: Uzlaştırmak, ılımlı bir yol bulmak Orta şekerli: Ne iyi, ne de kötü.

    Ortaya atılmak: -1. Kendini göstermek. -2. Bir sav, düşünce ileri sürül mek, söylenmek.

    Ortaya atmak (bir şeyi) : Bir düşünceyi herkesin bilgi ve tartışmasına sunmak; meydana atmak.

    Ortaya çıkarmak (bir şayi) : Onun kesinliğini, varlığını kanıtlarıyla göstermek; meydana çıkarmak.

    Ortaya çıkmak: -1. Belli olmak. -2. Kim olduğunu göstermek; meyda na çıkmak.

    Ortaya dökmek (bir şeyi): -1. Ne var ne yok meydana çıkarmak, her kese göstermek. -2. Onu açıklamak, herkesçe bilinir duruma getir mek; meydana dökmek.

    Ortaya (ortalığa) düşmek: (Kadın) Orta malı olmak, herkesle cinsel ilişki kurmaya başlamak.

    Ortaya koymak (bir şey) (bir şeyi) (kendini): -1. Olan biten her şe yi göstermek. -2. Onu yapmak, yaratmak -3. Tüm maddi varlığını gözler önüne sermek; meydana koymak.

    Osuruğu cinli: Otur olmaz şeylere çabucak sinirlenen (kimse).

    O takdirde : Bu durum göz önünde bulundurulursa.

    O taraflı olmamak: Hiç aldırmamak, ilgisi yokmuş gibi davranmak.

    O tarakta bezi olmamak: Söz konusu edilen şeyle, işle ilişiği olma mak, onunla ilgilenmemek

    Oturup kalkmak (biriyle) : Onunla birlikte hareket etmek davranışları nı onunkine benzetmek

    Ot yoldurmak (birine) : Onu çok zor bir işe koşmak, çok uğraştırmak

    Oy birliği: Bölün oyların aynı doğrultuda elması durumu.

    O yolda : öyle, sor konusu gidiş ya düşene uygun

    O yolun yolcusu: Olumsuz bir düzen içinde bulunan kişinin ilerde dü şebileceği kötü durumları anlatmak için kullanılır

    Oyuna gelmek: Aldatılmak, kandınlmak.

    Oyuna getirmek (birini): Onu aldatmak, tuzağa düşürmek.

    Oyun bozanhk etmek : Birlikte yapılması kararlattın İmiş bir işten cay mak.

    Oyuncağı olmak (birinin) : İrade zayıflığı yüzünden birinin buyruğuna,

    boyunduruğuna girmek.

    Oyuncak etmek (birini): Birini kendi isteği, çıkan uğrunda kullanmak.

    Oyun çıkarmak: -1. Sporcular iyi ya da kötü oynamak. -2. Yeni bir oyun bulmak.

    Oyun “etmek (oynamak, yapmak) (birine) : Onu kurnazca yöntemler le aldatmak, tuzağa düşürmek. (Kars. İş etmek.)

    Oyununu bozmak (birinin): Onun hilesini boşa çıkarmak, önlemek.

    Oyunu kurallarına göre oynamak : Bir işi, o İşin kurallarına uyarak gerçekleştirmeye çalışmak.




Aktive Benutzer

Aktive Benutzer

Aktive Benutzer in diesem Thema: 1 (Registrierte Benutzer: 0, Gäste: 1)

Berechtigungen

  • Neue Themen erstellen: Nein
  • Themen beantworten: Nein
  • Anhänge hochladen: Nein
  • Beiträge bearbeiten: Nein
  •