Genç bir antikacı Anadolu’nun ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları köylülerden ve malın değerini bilmeyenlerden yok pahasına satın alarak İstanbul’da satıyordu. Bir seferinde arabası karlı yolda saplandı kaldı ve antikacı arabasını terk ederek yürümek zorunda kaldı. Yoğun tipi altında artık donmak üzereyken bir ihtiyar tarafından bulundu. Yaşlı
Zengin bir tüccar kutsal bir mekâna ziyarete gidiyordu. Bir hırsız da kendisini takip ediyor ve cüzdanını çalmak istiyordu. Adama aynı yere gitmekte olan bir kişi olduğunu söylemiş ve numara yaparak onunla yakınlaşmıştı.Geceyi geçirmek üzere bir handa kalacaklardı. Herkes derin bir uykuya dalınca hırsız ayağa kalktı ve zengin tüccarın çantasını her yerde aradı. H
Bir seyyar satıcı başının üzerindeki sepete boş şişeler doldurmuş, pazarın içinde dolaşıyordu. Şişelerin hepsini satarak 10 lira kazanmayı umut ediyordu. Hesaplarına göre 10 gün sonra 100 lira biriktirmiş olacaktı. Bu parayı sermaye olarak kullanarak daha başka kârlı işlere girmeyi planlıyordu.Birkaç ay içinde 1.000 lira kazanmayı ve kendisine çok güzel bahçesi o
Kırda dolaşan bir adamın ayağını köpek ısırdı. Hem de öyle bir hırsla ısırmıştı ki, sanki dişlerinden zehir saçmıştı. Adamcağız acısından bütün gece uyuyamadı. Küçük kızı babasının haline acıyarak ona çıkıştı. Sesini sertleştirerek: Dini hikaye“Babacığım, senin dişin yok muydu? Sen de onun ayağını ısırsaydın!” dedi. HikayeAdamcağız, ayağının acısını u
Ders Veren HikayelerDers Veren Hikayeler, Tatlı Dilli, güler yüzlü bir delikanlı bal satardı. Bu, öyle yakışıklı, öyle sevimli bir gençti ki, gönüller onun şeker gülüşünden yanar tutuşurdu.Genç satıcı beli boğumlu bir şeker kamışını andırırdı. Sinekten çok müşterisi vardı. Öyle ki, hani zehir satsa, onun elinden olduktan sonra herkes bunu bal şerbeti diye içerdi