Geceleyin bir sokakta dolaşmaya çıkarız da, adamın biri uzakta boy göstererek – çünkü önümüzde sokak bayır yukarı çıkmaktadır ve ayrıca dolunay vardır – karşıdan koşup bize doğru yaklaşırsa, ister zayıf ve pejmürde kılıklı biri olsun, isterse ardı sıra seğirten biri yakalayın diye bağırsın, onu tutmaya kalkmaz, koşarak yoluna devam etmesine karşı durm
Vakti zamanın birinde büyük bir diyarın padişahı vardı. Padişahın Cihanşah adında yüzü nurlu, içi sürurlu, dal gövdeli, güler yüzlü, neşeli bir oğlu vardı. Cihanşah, boş zamanlarında babasının vezirinin oğlu Ahmetşah ile buluşur, konuşurdu. İki arkadaş birbirilerine pek ısınmışlardı. Ava beraber giderlerdi. Beraber cirit oynarlar, ok atarlar, keyiflerini ağır pah
Erzincan ilimizin güneyinde merkeze bağlı Bin koç (Cırzını) köyü vardır. Bu köyün hemen yakınındaki dağın boğaz kısmında bir türbe bulunuyormuş. Bu türbe bugün yoktur, sadece bazı izleri belli belirsiz olarak görülebilir. Anlatıldığına göre burada, halkın Acep Şîr Gâzî dediği Şeydi Sultan gömülüdür. Bu türbenin yanında bir de misafirhane varmış; bugün harap o
Kısa bir hikaye; Günün birinde akıl hastanesine gelen bir müfettiş başhekime hastaları neye göre tesbit ettiklerini sormuş. Başhekim bu soru üzerine müfettişi hastaların test edildiği odaya götürmüş, “burada test ediyoruz efendim,” demiş. Odanın ortasında bir küvet, yanında bir fincan, bir kaşık ve bir kova, bulunmaktaymış. Kısa bir hikayeBaşhekim, mü
Rasim, bir akşam okuldan döndüğü vakit, kendi ismine gelmiş bir zarf buldu. İçinde çiçekli bir kâğıt üstüne, şu satırlar yazılıydı:“Rasim Bey, ben sizi uzaktan uzağa seven bir genç kızım. Çok güzel olduğumu korkmadan söyleyebilirim. Dünyadaki en büyük emelim sizin tarafınızdan sevilmek ve sizin karınız olmaktır. Fakat yaşlarımız çok küçük olduğu için zanned