Sabah vardiyasında dört kampanası çalmıştı. Güverte vardiyasındakilere orsa alabanda eğlenmek, tekmil tayfanın da filikaların yanında hazır olması için emir geldiğinde kahvaltımızı henüz bitirmiştik.Dümencimiz, “İskele! İskele alabanda!” diye haykırdı. “Gabya yelkenlerini ıskotaya çekin! Kontra flok yelkenini toplayın! Flok yelkenini rüzgarın tersine
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, kepçe kulaklı kedi kovalamış aslanı, aslan havlamış önce, kedi ise kükremiş, pek korkmuş aslan hemen saklanıvermiş. Koca bir ejderha da saklanmış ayakkabıya, saklanır mı saklanır, ayakkabı küçüktür demeyin ha! Belki de bu ejderha başkadır.Uzaklarda değil çok yakın bir ülkede, bir patates yaşarmış ailes
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; cinler cirit atarken, eski hamam içinde. Üşüdüm üşüdüm, daldan armut düşürdüm. Armudumu yemişler, bana çirkin demişler. Çirkin değil güzelim, inci mercan dizerim.Bir varmış, bir yokmuş, çok uzun yıllar önce yüce bir dağın tepesinde korkunç bir mağara varmış. Bir gün anne ve babası öldükten sonra yetim kalan bir genç kız, e
Çok eski zamanlarda, Japonya’da cesur bir savaşçı yaşarmış. Herkes ona, “Tawara Toda” yani “Pirinç Çuvalının Efendisi” dermiş ama asıl adı Fujiwara Hidesato imiş. İşte bu adı nasıl aldığının çok ilginç bir hikayesi var.Hidesato, gerçek bir savaşçının ruhuna sahipti ve boş durmaya dayanamazdı. İşte bu yüzden, günün birinde, maceralara atılmak üzere iki kılıc
Yazar, “Başını Vermeyen Şehit” adlı öyküsünde, bir milletin var olma mücadelesini sembolik değerler bütünü olarak ele alır. Ömer Seyfettin için var olmak, millî olana dönmekle mümkündür. Yazar öyküde, savaşı ve milletin var olma arzusunu, inanç ekseninde büyütür. Böylece milletin tarihini, geçmişin unutulmuşluğundan kurtararak, millî hafızayı canlı tutmayı amaçla