Bir adamın dört oğlu vardı. Olaylar ve insanlar hakkında önyargılı olmalarını ve çabuk karar vermelerini önlemek için onlara bir ders vermek istiyordu. Onları evlerinden oldukça uzakta bulunan bir armut ağacına gönderdi ve döndükleri zaman izlenimlerini kendisine aktarmalarını istedi. Ancak her birisini ayrı bir mevsimde gönderdi.Birinci oğlunu kış aylarında, iki
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir padişahın üç oğlu varmış.Padişah, aklı oldukça kıt bir adammış. Yaşına, padişahlığına yakışmayan hareketler yapar, herkesi kendine güldürürmüş. Devlet işleriyle hiç uğraşmazmış. Vaktini hep ava gitmekle, eğlenceler tertiplemekle geçirirmiş.Günlerden bir gün, üç oğlunu da yanına çağırmış, o
“Keloğlan Ve Orman Perileri”Küçük ve şirin bir köyde yeşilliklerin bol, ormanların çok olduğu bir yerde anne ile oğul yaşarmış. Küçük yaşta babası ölen bu çocuk annesini çok severmiş. Babası ona Keloğlan ismini vermiş. Keloğlan annesiyle birlikte tarlada çalışır ve boş zamanlarında arkadaşlarıyla oynarmış. Yine günlerden bir gün annesine yardım ettikt
“Bir Felaket”21 Ekim, CumaBu yıl bir felaketle başladı. Bu sabah okula babamla birlikte gidiyorduk. Mösyö Perboni’nin söylediklerini babama anlatırken, okulun kapısının önünde büyük bir kalabalık olduğunu farkettik.Babam, “Mutlaka kötü bir olay var!” dedi heyecanlı bir sesle. Okulun kapısından içeri güçlükle girdik.Büyük salon öğretmenlerin sını
Oğlan, kızkardeşini elinden tutmuş:– Annemiz öldü öleli iyi bir gün görmedik, diyordu. Üvey anne bizi her gün dövüyor. Yanına gitsek bizi tekmeyle kovuyor. Yediğimiz şey sofra artığı katı ekmek parçaları… Sofranın altındaki köpek bizden iyi. Ara sıra ona iyi parçalar atıyor. Zavallı annemiz bunları bilse! Gel başımızı alıp uzaklara gidelim. Bütün gün