Bir varmış bir yokmuş. Vaktiyle bir krallıkta çalışan bir asker varmış. Uzun yıllar krala canla başla hizmet etmiş. Savaş sona erip de asker, aldığı birçok yara yüzünden daha fazla hizmet edemeyecek duruma gelince, kral kendisine şöyle demiş:– Köyüne gidebilirsin, bundan sonra sana ihtiyacım yok. Artık eline para geçmeyecek, çünkü bana hizmet eden karşılığı
Bir kış günü bir kraliçe pencerenin önünde dikiş dikerken iğne eline batmış. Hemen bir parça pamukla elinden akan kanı silmiş. Keşke demiş kraliçe “teni şu pamuk kadar beyaz, dudakları kan damlası kadar kırmızı ve saçları şu pencerenin pervazı kadar kara bir kızım olsa.”Bir gün kraliçenin dileği yerine gelmiş. Bebeğine Pamuk Prenses adını vermiş. Ne yazık k
Çok çok eskiden, bir zamanlar uzak bir köyde üç erkek kardeş yaşarmış. Babalarından kalan toprağı birlikte işlerlermiş; elde ettikleri ürün üç gürbüz genç adamın geçinmesine ancak yetermiş. Rafya ya da hasırdan sepetler örüp pazarda satarlarmış. Ama ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, hiçbir zaman geride paraları olmazmış. Hep de evde tuz kalmadığı ya da eski çay
hana1916Hikaye Oku;Rahip Naygu’nun burnunu İkeno-o bölgesinde tanımayan yoktu. 15-20 santim uzunluğunda, üst dudağından çenesinin altına kadar sarkan alâmet bir şeydi… Bir o kadar da kalınlığı vardı. Yani tabiri caizse burnu, suratının ortasından aşağıya sarkan kocaman bir sucuk gibiydi.50 yaşını geçkin Naygu, mesleğe başladığı gençlik yıllarından kraliyet
Yeşil İmparatorun sol gözü sürekli ağlarmış. Ama sadece sol gözü. Sağ gözü ise hiç durmaksızın açılıp kapanır ve dünyaya derin hüzünle bakarmış. Yeşil İmparatorun üç oğlu varmış. En büyükleri bir gün babasının tahtının yanına gelmiş:– Kral babam senin sol gözün neden hep ağlar?imparator hiç yanıt vermemiş, ama yanında duran mızrağı kaptığı gibi en büyük oğ