Vaktiyle çok yaşlı bir büyükanne varmış. Saçları kar beyaz, yüzü kırış kırışmış. Ama gördüğü güzellikler karşısında bir yıldız gibi ışıl ışıl parlayan, sıcak bakışlı güzel gözlere sahipmiş. Kocaman güllü bir elbise giyer, birbirinden güzel hikayeler anlatırmış.Büyükannenin bir fermuarla açılıp kapanan kaim, eski bir kitabı varmış. Onu her zaman açıp okurmuş. Kita
1- Çocuğuna bir çorap alsa, “söyle bakayım sana bu çorabı kim aldı?” diye sorar. Kendini gösterir, evladını Kendine yönlendirir. Kendine bağlar.2- Çocuğuna hediye aldığında “evladım, bunu ben aldım ama aslında baban sağolsun, o çalışıp kazandı” der, çocuğunu babasına yönlendirir ona bağlar.3- Çocuğuna hediye aldığında “evladım, bunu ben almış olsam da baban kazan
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz” kalan çok olur. Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler… Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların. O teki kalmış