Yaşanmış Gerçek Bir Hikaye;İşimin yoğunluğu, eşim ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen “İyi misin, her şey yolunda mı” diye sordu. Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.Ona göre, nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler değişti. Arkadaşları, onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi.Küçük kız, ilk ön
70′ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen 40’lı yaşlarda ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktık
Sokağımızdaki yeni ve bakımlı evlerin arasında çok eski ve harap bir ev vardı. Kapısının üstündeki tarihe bakılacak olursa, neredeyse üç yüz yıllıktı. Bazı günler, aralık kalan perdelerin arasından sert bakışlı ve asık suratlı portreleri görebiliyordum. Sokağın geniş pencereli ve beyaz duvarlı evleri, yaşlı komşularını hor görür gibiydiler. Eski evin şato merdi
Cuma namazındaydık. Sağ tarafımda yaşlı bir adam, onun sağında ise tek kişilik boş yer vardı. Yaşlı adam, farza kalkarken arkaya döndü ve boşluğun gerisinde duran 14-15 yaşlarındaki gence:– Saf’ı doldur evlat, dedi. Gel yanıma.Çocuk, mahcup bir ifâdeyle:- Mümkünse burada kılmak istiyorum, diye kekeledi. Oraya başkası geçebilir.Yaşlı adam, çocuğun üzer