İçeri girer girmez neşe içinde bağırdı:– Annecim biliyor musun bugün yuvada ne oldu?– Görmüyor musun ? Telefonla konuşuyorum.İnsanların sevdiği şeyler birbirine benzemiyordu. Annesi telefonunu, babası arabasını çok seviyordu.Telefon ve araba söz konusu olduğu zaman, her şey erteleniyordu, bir de eve misafir geleceği zaman kendisine hiç yer kalmıyord
Işıklar geniş pencereli evlere yürüdü önce… Ve camların önünde dolaştı, kapıların önünde dolaştı, caddelerin derinliklerine baktı, sarıdan bir boya çekti. Tamam! İyi ama şehir bir tek cadde, bir tek sokak da şehir değildi. Yeryüzünün büyük aydınlıklar, bereketler dağıtan lambası sonradan aşağılara, çok aydınlık, çok sıcak isteyen, küçük, yaşama yaşama belir
Yıllar önce hastanede çalışırken, ağır hasta bir kız getirdiler.Tek yaşam şansı beş yaşındaki kardeşinden acil kan nakli idi.Küçük oğlan aynı hastalıktan mucizevi şekilde kurtulmuş ve kanında o hastalığın mikroplarını yok eden bağışıklık oluşmuştu.Doktor durumu beş yaşındaki oğlana anlattı ve ablasına kan verip vermeyeceğini sordu.Küçük çocuk bir an duraksadı. So
Cuma namazındaydık. Sağ tarafımda yaşlı bir adam, onun sağında ise tek kişilik boş yer vardı. Yaşlı adam, farza kalkarken arkaya döndü ve boşluğun gerisinde duran 14-15 yaşlarındaki gence:– Saf’ı doldur evlat, dedi. Gel yanıma.Çocuk, mahcup bir ifâdeyle:- Mümkünse burada kılmak istiyorum, diye kekeledi. Oraya başkası geçebilir.Yaşlı adam, çocuğun üzer
Giresun’un Espiye ilçesine bağlı Yağlıdere bucağının hemen yakınında, kemer taşından yapılmış bir köprü vardır. Çevre halkı tarafından “Ağa Köprüsü,” bazen de “Ağanın Köprüsü” olarak adlandırılan bu köprünün yapımında bir harç çeşidi olan horasanın kullanıldığı söylenir. Hatta içlerinden bazıları yapım esnasında yumurta akının da kul